DOLAR
Alış: 28.87
Satış: 28.99
EURO
Alış: 31.13
Satış: 31.25
GBP
Alış: 36.24
Satış: 36.51

TÜRKİYE’DE HAYVANCILIĞIN GELİŞTİRİLMESİ
Et fiyatını düşürmek üzerine kurgulanan hayvancılık politikası ile Türkiye dışa bağımlı hale
getirildi. Her geçen gün ithalat artarken, üretimden hızla uzaklaşılıyor. Açıklanan birbiriyle çelişkili
kararlar ve mevzuat değişiklikleri nedeniyle hayvancılık yapanlar şok üstüne şok yaşıyor. Uygulanan
yanlış politika sonucu, bir yandan besilik ve damızlık hayvan ithal edilirken bir yandan da karkas ve
lop et ithal edilerek üretim yapanlar cezalandırılıyor. Türkiye, hayvancılığın her aşamasında ve her
alanında üretimi değil, ithalatı konuşan, ithalatı destekleyen ve ithalat yapan ülke oldu.
Hayvancılık sektörü her geçen gün kan kaybeden, kan kaybettikçe de beslenmede dışa bağımlılığımızı
arttıran ve bu yönüyle de cari açığı bulunan bir ülke olmamız nedeniyle ülkemizin geleceğini riske
eden ve sosyal açıdan büyük etkilere sahip bir sektördür.
Ülkemiz hayvancılığı son dönemde, bugüne değin yapılmış ve yapılmakta olan rekor düzeydeki tüm
teşvik ve desteklemelere rağmen, istenilen düzeye gelememiş ve her geçen gün daha da kötüye
gitmeye başlamıştır.
An itibarıyla da üretenin zarar etmesinden dolayı, işletmeler ya kapanmaya ya da kapasitelerini
azaltmaya devam etmektedir.
Bugün temel olarak hayvancılığa dayalı yem sanayi, süt ve süt mamulleri sanayi, dericilik ve tekstil
sanayileri ile, veteriner ilâçları ve hayvancılık ekipman sanayileri yeni istihdam alanları yaratmakta,
hayvansal ürünlerin işlenmesi yoluyla katma değer artışına neden olmaktadır. Genelde hayvancılığın
katma değer yaratma imkânı, diğer tarımsal sektörlere göre daha fazladır.
Ülkemiz hayvancılık bakımından önemli avantajlara sahipken, bazı dezavantajlara da sahip
durumdadır. Örneğin, ülkemiz süt sığırcılığında avantajlı bir durumda iken, besi hayvancılığında
azalan mera alanları (ki bunların çoğu sığır otlaması için yetersizdir) ile ülkemiz iklim koşulları ve
özellikle yağışların mevsimsel dağılımındaki dengesizlik yüzünden dezavantajlı bir durumdadır.
Türkiye’de, yağış miktarı az, ot verimi ve mera alanları çok düşük. Fabrika yemine dayalı hayvancılık
yapılıyor. Bu da üreticinin maliyetini arttıran faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de, meralar aşırı otlatılmamalı ve gerekli bakım-dinlendirme yapılmalıdır. Ekilebilir tarım
alanları içinde yem bitkileri üretimi, %3 gibi oldukça düşüktür. Oysa gelişmiş ülkelerde bu değer,
%25-30 düzeylerindedir.
Hayvancılık ülkemiz ekonomisi bakımından; artan nüfusun hayvansal protein ihtiyacının
karşılanması, hayvanların doğrudan insan gıdası olarak değerlendirilmeyen bitkisel ürünleri ve
artıklarını faydalı gıdalara dönüştürebilme yetenekleri, sanayiye ham madde sağlaması ve istihdama
olan katkıları nedenleriyle önemli bir sektördür.
Hayvansal ürünlerin üretim ve tüketim miktarları, günümüzde gelişmişliğin bir ölçüsü olarak
kullanılmaktadır. Ülkemiz hayvan sayısı bakımından önemli bir potansiyele sahip olmasına karşın,
elde edilen hayvansal ürünler açısından hayvancılığı gelişmiş ülkelerle karşılaştırma yapıldığında,
durum pek de parlak görünmemektedir.
Milli bir tarım politikamızın olmaması nedeniyle Bakanlık tarafından 5 yıl hatta 1 ay sonrası
için hayvancılık konusunda herhangi bir hedef koyulmuş değil. Öncelikle mevcut durumun sayım
yapılarak ortaya konması ve ülkemiz ihtiyaçlarına dönük kısa, orta ve uzun vadeli Tarım
politikalarının belirlenmesi ve değişen bakanlarla birlikte değiştirilmeyecek Milli politikalar olarak
uygulanmasının sağlanması gerekmektedir. Bu planlamaların doğru biçimde yapılabilmesi ancak ve
ancak, kişisel çıkarlarını bir tarafa bırakacak teorik ve pratik bilgilere, sahaya hâkim liyakat sahibi
yetiştirici, akademisyen ve bürokratlardan kurulacak kurullarla sağlanabilir. Bu arada yıllardır
koltuklarını koruyan bürokratların değiştirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde yetiştirilebilecek hiçbir ürünü ithal etmemeli, zorunlu olunması halinde de
kesinlikle iç piyasa koşullarında üretici aleyhine olumsuz bir etki yaratmayacak gümrük
düzenlemeleri ile üretimin sürdürülebilirliğini bozmadan ithalat yapılmalıdır.
Nüfusun yoğun olduğu, pazara yakın bölgelerde sütçü ırklar öne çıkmalıdır. Nüfus
yoğunluğunun kısmen orta düzeyde olduğu bölgelerde kombine ırklar, nüfus yoğunluğunun en az
olduğu bölgelerde de etçi ırklar ön plana çıkarılmalıdır. Hangi bölgelerde hangi tür yem bitkilerinin
yetiştirileceğinin tespit edilmesi ve bu yönde yetiştiricilerin eğitim, teşvik ve benzeri diğer
yöntemlerle yönlendirilmesi gerekmektedir.
Birlikler maalesef günümüze kadar aidat toplama ve ticari faaliyetler dışında fonksiyonel
olarak asli görevleri olan yetiştiricilerin yanında olamamıştır. Hemen hiçbir platformda yetiştiricinin
haklarını gereği gibi savunamamıştır. Tüm birliklerin lav edilerek gerçek üreticileri hakkıyla temsil
edecek sınırlı sayıda çatı altında oluşturulacak birliklerin yapılacak düzenlemelerle daha fonksiyonel
olacağı değerlendirilmektedir.
Ülkemizde ıslahla ilgili çalışmalar istenilen düzeyde değildir. Bürokrasi ve akademide ıslahla
nelerin hedeflenmesi ve nelerin başarılacağı konusunda bilgi eksikliği bulunmaktadır. Islah amacıyla
yapılması gerekenleri iki grupta inceleyebiliriz: 1. mevcut ırkların özelliklerinin kendi içerisinde
iyileştirilmesi, 2. özellikle yerli hayvanlarımız ile yapılacak melezleme çalışmalarıyla ülkemiz
şartlarına adapte olmuş özellikler ve yüksek verim özelliklerinin kombine edilmesiyle ülkemiz
şartlarında mevcut popülasyonumuzdan daha yüksek verimli hayvanlar elde edebiliriz.
Desteklemeler konusunda, hiçbir tecrübe sahibi olmayan kişilere sağlanan bina, ekipman ve
doğrudan hayvan alımının desteklenmesi yerine üretimin desteklenmesi, kriz dönemlerinde
üreticinin zarar etmesini önleyecek sübvansiyon modellerinin geliştirilmesi ve mevcut işletmelerin
koşullarının iyileştirilmesi şeklindeki desteklemeler üretimi olumlu yönde etkileyecek ve üretimin
artmasına vesile olacaktır.
Sonuç Olarak Başarılı Bir Hayvancılık İçin;
– Pazarı hazır olan, talep duyulan bir ürünü elde etmeye yönelik işletme kurulmalı,
– Kurulacak işletme ulaşımı kolay, pazara yakın olmalı,
– Yüksek verimli kültür ırkı veya melezlerinden sürü oluşturulmalı,
– Yüksek verimli hayvanlar; çevre şartlarına karşı hassas oldukları için, uygun barınaklarda barındırılmalı,
– Hayvan hastalıklarına karşı düzenli olarak aşılama yapılmalı, hijyenik şartlara dikkat edilmeli,
– Kaliteli kaba ve kesif yem kullanımı, silâj üretimi teşvik edilmeli,
– Üreticilerin bilgi ve beceri düzeylerini arttırıcı seminer, kurs, demonstrasyon vb. çalışmaları düzenlenmeli,
– Kooperatif veya üretici birlikleri kurularak, yetiştiricilerin örgütlenmeleri sağlanmalı,
– Tarımsal kredilere bölgede üretim yapan bütün üreticilerin ulaşmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, amacına uygun kullanılması sağlanmalıdır.
🌹 Gül ÖZER
Benzer Yazılar
-
10 KASIM
-
ELİF KARAKUŞ: BEN BİR ÇOCUK İSTİYORUM
-
TRT ve AA’nın Öztürk Yılmaz ile ilgili tutumu kabul edilemez
-
SİSTEM AYNI SİSTEM
-
GÜNAYDIN TÜRKİYEM…
-
Yaşamak
-
İYİ GÜNLERE ULAŞACAĞIZ TÜRKİYE’M…
-
TUZ KOKARSA SONUÇ BUDUR…
-
YENİLİK PARTİSİ YENİ DÜNYA DÜZENİNE KARŞI ÇIKIYOR
-
“T.C POLİS”…
-
SUÇLU, BAŞÖRTÜSÜ MÜ, COP MU?
-
GİDENE ÜZÜLENLER GİTMESİ GEREKENİ GÖNDERECEKTİR