Ana Sayfa Yazarlar 24.07.2020 78 Görüntüleme
TESLİMİYET VE DIŞA BAĞIMLILIK

TESLİMİYET VE DIŞA BAĞIMLILIK

Ülkemizin tarım politikalarına yön vermek, çiftçiyi eğitip, aydınlatmak, planlama ve proje üretmek, desteklemek amacıyla Tarım Bakanlığı, TİGEM, Araştırma Enstitüleri, Üniversiteler kurulmuş ancak milli hüviyette, tarım sektöründe ne bir markamız olmuş ne de ıslah edilmiş organik tohum üretimi gerçekleştirebilmişiz. İşi hamasetle götürmeye çalışıp dışa bağımlı hale gelmişiz.
Türkiye’nin yaklaşık 500.000 km²  ekim ve dikime elverişli alanı bulunmaktadır.
Bu bağlamda;
On yedi milyon dönüm ekilebilir, bir milyon dönümde dikilebilir araziye sahip GAP bölgesi de yanlış tarım politikaları nedeniyle tarımsal üretim bakımından verimli bir hüviyete büründürülememiştir.
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’nda
115 bin kişi çalışıyor.
30 tane ziraat fakültemiz,
50 tane tarım araştırma enstitümüz,
Büyük kısmı ilk ve orta öğretimde öğretmenlik yapmasına rağmen, yaklaşık 10 bin adet de işsiz ziraat mühendisimiz var.
Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı. Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.
İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini Şalom Gazetesi’nin internet sayfasından biraz araştırıp okuyabilirsiniz. İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli, kabak tadında kavun, dalından koparıldığı halde bir gecede 1-2 cm büyüyen salatalık vb.
Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.
Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok.
Yani İsrail’den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Her ekim döneminde yeni tohuma mahkum ve mecbursunuz.
Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.
Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.
Genetik tohum o toprağa da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.
Buna en güzel örnek:
Türkiye’nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.
Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana bitkisel hastalığı bedava veriyor, bonus gibi.
Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor.
Bunun yanında insan sağlığıyla oynandığından yaygınlaşıp çoğalan kanser vakaları kanser hastalığı tedavisinde kullanılan uluslararası tröstlerce üretilip, hedef ülkelere satılan tıbbi cihaz ve ilaç patronlarına bağımlı hale gelmek ise kaderimiz oluyor.
Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye’de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.
Ne korkunç!
Köylü kendi bahçesinde organik tohum ekemeyecek.
Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak!
Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak’tır.
İkincisi de biz olacağız. Bakalım bölgemizde bizden sonra sırada hangi ülke var.
Bize dikte edilen ise sus ve emredileni uygula.

Yazar Hakkında

Adı Soyadı:

Mesleği:


Tema Tasarım |
Telefon
WhatsApp