Sevgili Herkes,
Bu yazı hepinizi ilgilendiriyor çünkü dağcı arkadaşlarımla 24 yıl önce kurduğumuz ve hep
‘Türkiye’nin AKUT’u’, ‘AKUT Türk Milletine aittir’, ‘Bizler sadece emaneten onun bekçileriyiz’ diye
tanımladığımız, gözümüzden sakındığımız, en küçük bir yanlışa bile müsaade etmediğimiz AKUT
Derneği, artık benim asla uygun bulmadığım başka bir şeye dönüştü, başka bir zihniyetin eline
geçti…
Bu dönüşümü bizzat, Cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit ettiğim iddiasıyla 5 yıl hapisle
yargılandığım günlerde, AKUT’un ilk günkü kurum kültürü ve değerlerini tavizsiz koruyan benden
kurtulmak için, bunu bir fırsat olarak gören ve eşzamanlı içerisini karıştıran bir ekip yaptı…
Geçen hafta öğrendiğim, İstinaf Mahkemesinden de kesin olarak çıkan beraat kararımın ardından
yaptığım paylaşımımdan sonra, AKUT’ta eş kurucu ve 20 küsur yıllık yönetici olarak yaptığım tüm
uyarılara rağmen, olan bitene ses çıkarmayan, uyarılarımı önemsemeyen, mesela hala çok eski
araçlarla kurtarmaya giden ekiplerimiz varken, yeni başkanın altına 2018 model araba çekilmesine
hiç itiraz etmeyen, Sayman’ın kardeşini AKUT’un şirketinde işe almasına, hem de kendisinin
denetiminden sorumlu olduğu Mali ve İdari İşlerin başına getirmesine hiç sesini çıkarmayan
insanlar, şimdi yine dünya kadar yalan, yanlış şey anlatmaya, yazmaya başladılar…
Benim asla izin vermeyeceğim şeylerin yapılmasına göz yuman, AKUT içinde kalmalarına bile izin
vermeyeceğim bu kişilerin, kendilerinin kalıcılığını garanti altına alan, istedikleri gibi at
koşturabilecekleri bu yeni düzeni, sosyal medyadaki paylaşımımın altında cansiperane
savunmaları üzerine, bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim…
AKUT için artık dayanılmaz hale gelen, Cumhurbaşkanlığı Müşaviri Orhan Karakurt’un başını
çektiği baskılar yüzünden, bu baskıların kaldırılması için kendi kellem üzerinden pazarlık yaparak
ve kaldırılacağı sözünü hatta istifamdan sonra, ‘Devletin gücünü göreceğimiz’ sözünü de alarak,
kurucusu olduğum, 20 küsur yıl yönettiğim, hayatımı adadığım AKUT Derneği’nden istifayı kabul
ettim…
Ancak başkanlığı emanet ettiğim, benimle 17 yıl Genel Sekreter olarak çalışmış, benim gibi
hayatını buraya adamış Saydun Gökşin ve bunca yıldır izlediğiniz tüm başarılarımızda imzası olan
eski yönetim kurulumuz, yine bu ekip tarafından, zorlama bir olağanüstü genel kurulla komple
tasfiye edildi. Yeni yönetim kurulunun, bazı ekip liderleri ve bazı gönüllülerle birlikte AKUT içinde
oluşturduğu yalan, iftira ve zorbalık düzenini sosyal medyada da sürdürmeleri üzerine, bunları
sizlerle paylaşmamın en doğrusu olduğuna karar verdim…
Bakalım AKUT’un gerçek sahipleri, Türk Milleti, bütün bu süreçte yapılanlara ne diyecekler?
Mesela, Sözcü gazetesinde yazdığım yazıların AKUT’la hiçbir bağlantısı olmadığı halde, benden
Sözcü’de yazmamamı istemenize ne diyecekler?
Paylaşımımdan sonra sosyal medyada sürekli yazdıkları gibi, ‘Nasuh siyaset yaptı, Nasuh siyaset
yaptı, biz ona yapma dedik o kadar,’ çiğliğine sığınmanıza ve benim sorumlu ve bilinçli bir yurttaş,
dahası bir köşe yazarı olarak ülkede yanlış giden şeyleri yazılarımda eleştirmeme, siyaset yapma
diye beni her seferinde sıkıştırmanıza bakalım ne diyecekler?
Nasuh siyasi konuşuyor bahanesiyle operasyonlarımız engellenirken, yerleşkelerimizden çıkarılma
tehdidi yapılırken, aklınıza gelen tek çözüm, Nasuh Sözcü’de yazmasın, eleştiri yapmasın, siyasi
konuşmasın, Nasuh’u susturalım demektense; ‘Nasuh, AKUT Başkanı sıfatıyla konuşmuyor ki,
herkes kendi düşüncesini özgürce açıklayabilir, Anayasa’da bile var bu özgürlük hakkı’ *
deseydiniz eskisi gibi keşke. İktidar çok istiyor diye, Nasuh’un konuşma hakkını elinden almaya,